Sayfalar

Bu blog'da gerçekler ve bakış açıları sorgulanır...

20 Kasım 2009 Cuma

10-BİLDERBERG ve TÜRKİYE ÜZERİNE PLANLAR...

İsrail’in Parlamentosunun, yani Knesset’in girişinde “İsrail’in sınırları Nil’den Fırat’a kadardır” diye yazdığını biliyormuydunuz..
İsrailli Amotz Asael, “Orta İsrail: Kürt Herzl” başlığını taşıyan olağanüstü senaryosunda ne yazmıştı? “Biz Siyonistler, yirminci yüzyıla Türkler’in nefret ettiği kimseler olarak girdik. Ama şimdi Türkiye ile İsrail sıkı dost. Aynı durum Kürtler için de söz konusu olabilir.”

Yani, İsrail, Türkiye’deki Sabetaycılarla, masonları kullanarak, Irak’ın ardından Türkiye’yi de parçalayıp, Büyük Kürdistan’ı, yani “Orta İsrail”i kuracak; Ama Türkiye, hem İsrail’le, hem de kurulacak olan Kürdistan’la dost olmaya ve kendini sömürtüp, kullandırmaya devam edecek!
Mayınların temizlenmesi ile gündeme gelen askeri muhimmat uzmanı Ahmet Zengin ortaya 3 harita koydu. Ve bakın haritalarda ne var.
04/06/2009 - 16:24

Haritalar üç ayrı kaynakta yer alıyordu ama hepsi de aynı alanları işaret ediyordu.
BİRİNCİ HARİTA: "Bu haritayı 1986 yılında Arapça-İngilizce bir kitapta buldum. İskendurun'da görev yaparken bu harita ile oradaki politikaların üst üste örtüştüğünü gördüm."
İKİNCİ HARİTA: Daha sonra yaptığım incelemelerde Tevrat'da da aynı haritaya rastlardım. Aynı harita Hz. İbrahim'in doğduğu, yaşadığı ve daha sonra İsrail'e göç yollarını gösteriyor. Bu harita diğeri ile birebir aynı.
ÜÇÜNCÜ HARİTA: Yine İncil'de tarif edilen de bu harita ve aynı harita...
Bilderberg Türkiye
İstanbul'da gerçekleşen Bilderberg toplantısı katılımcıları içinde 'ünlü' olanlar basına yansıdı ama onlarcası ve bağlı bulunduğu kurumları kimse fark etmedi. Oysa her bir ismin ve kurumun ne olduğu ve Türkiye ile ilişkileri tek tek incelenmeli.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de gerçekleşen meşhur ve meşum Bilderberg toplantısına katılanlar ve bağlı bulundukları kurumlar içinde en çok ilgiyi zaten herkesin tanıdığı ve bildiği isimler çekti.
Oysa Bilderberg gibi bir kurum böyle incelenmez. Eksiksiz liste üzerinden katılımcıların gerçek kimliği ve Türkiye ve bölge ile olan kişisel, kurumsal, ticari ve tüm ilişkileri irdelenmeli. Ama bunun için elinizde doğru ve kesin bir liste olması gerekiyor.
Türk medyası toplantı yapılan otelin ve katılımcıların nasıl korunduğuna ilişkin, Kissinger veya Ali Babacan gibi zaten bilinen Bilderberg katılımcılarını buldu(!) ama küresel gücün mönüsü sayılabilecek bir liste pek ortalarda görünmedi!
Amerika Birleşik Devletleri:
Hükümet ve Uluslararası Organizasyonlardan gelenler:
Rosina Bierbaum BM İklim Değişikliği-William Luti Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC)-James Perry Texas Valisi-Kathleen Sebelius Arkansas Valisi-Josette Sheeran BM Dünya Yiyecek Programı-Kristen Silverberg ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı-Ross Wilson ABD Türkiye Büyükelçisi-Paul Wolfowitz Dünya Bankası-*Joseph Wood ABD Başkan Yrd. Danışmanı-Phillip Zelikov 9/11 (11 Eylül) Komisyonu Endüstri-Charles Boyd Milli Güvenlik Ajansı- Muhtar Kent Coca Cola-Craig Mundie Microsoft-Eric Schmidt Google-Sidney Taurell Eli Lilly Laboratuarları
Bankacılık ve Finans
*Lloyd Blankfein Goldman Sachs&Co.-Esther Dyson Edventures Holdings, Inc.-Timothy Collins Ripplewood Holdings-*Timothy Geithner ABD Federal Rezerv Bankası-Richard Holbrooke Perseus LLC-Kenneth Jacobs Lazard Freres&Co. LLC-James Johnson Perseus LLC-Vernon Jordan, JR. Lazard Freres&Co. LLC-Bruce Kovner Caxton Associates LLC-Henry Kravis Kohberg, Kravis, Roberts (KKR)-Robert Scully Morgan Stanley-Peter Thiel Clarium Capital Managment-James Wolfhensohn Wolfhensohn &Company
Medya ve Danışmanlık
Michael Barone American Siyaset Almanağı-Ian Bremmer Avrasya Grup-
Thomas Donilon O’Melvery&Myers LLP-Martin Feldstein Milli Ekonomi Araştırmaları Bürosu-Paul Gigot Wall Street Journal-Marc Grossman The Cohen Group-Peter Hart Peter D. Hart Research Associates-*Henry Kissinger Kissinger&Associates-*Marie-Josee Kravis Hudson Enstitüsü-Lawrence Summers ABD Hazine eski Bakanı-John Vincent Weber Clark&Weinstock
Düşünce Kuruluşları (Think Tank) ve Üniversiteler
Graham Allison Harvard Üniversitesi-Richard Haas Dış İlişkiler Konseyi (CFR)-Jessica Mathews Carnegie Endowment-Richard Perle ABD Savunma Politikaları eski danışmanı
İNGİLTERE
Kenneth Clarke Parlamenter-Richard Dearlove MI6 (İngiltere Dış İstihbarat Servisi) eski başkanı-John Kerr Royal Dutch/Shell-John Micklethwait Ekonomist-George Osborne Hazine gölge bakanı-Chris Patten Uluslarararası Kriz Grubu (ICG)-Paul Taggart Sussex Üniversitesi-J.Martin Taylor Syngenta International-Adrian Wooldridge Ekonomist
ALMANYA
Hubert Burda Hubert Burda Medai Holding-Mathias Döpfner Axel Springer AG (Die Welt)-Eckart von Klaeden CDU/CSU Sözcüsü- Klaus Kleinfeld Siemens-Mathias Nass Die Zelt
Volker Perthes SWP Araştırma Enstitüsü-Jürgen Schrempp Daimler-Chrysler-Guido Westerwelle Hür Demokrat Parti-Vendeline von Bredow Ekonomist
FRANSA
Michel Barnier Merieux-Alliance-Nicolas Baveres Gibson, Dunn&Crutcher-Henri de Castries Axa-Paul Hermelin Cam Gemini-Christine Ockrent Fransa Televizyonu-Laurence Parisot -Medef -Olivier Roy CNRS Araştırma Enstitüsü -Jean-Claude Trichet Avrupa Merkez Bankası
HOLLANDA
Birinci Beatrix Hollanda Kraliçesi-Victor Halberstad Bilderberg eski Başkanı-Frank Heemskerk Dış Ticaret Bakanı-Neellie Kroes Avrupa Komisyonu-Michel Tillmant ING
-Jeroen van der Veed Royal Dutch/Shell
İTALYA
*Franco Bernabe Rothschild-John Elkann FİAT-Mario Monti AB Komisyonu-Paolo Scaroni ENİ, S.P.A.-Domenico Siniscalco Morgan Stanley
İSVEÇ
Carl Bildt Dışişleri Bakanı-Anders Borg Finans Bakanı-Carl Henric Svanberg Ericsson -Jacop Wallenberg Yatırımcı
AVUSTURYA
Martin Bartenstein Ekonomi Bakanı-Oscar Bronner Der Standart-Alfred Gusenbauer Federal Şansölye-Ewald Nowotny Bawag PSK Bankası-Rudolf Scholten OeKB Bankası
İSPANYA
Kraliçe Sofia İspanya Kraliçesi-Juan Luis Cebrian PRISA-B.Leon Gross Dışişleri Bakanı-Matias R. Inciarte Santander Grubu-Rodrigo Rato IMF (Uluslararası Para Fonu)
TÜRKİYE
*Ali Babacan -Mehmet Ali Birand -Ümit Boyner-Cengiz Çandar-Hikmet Çetin-Cem Duna-Emre Gönensay-Kemal Derviş-Mustafa Koç-Ayşe Soysal-Arzuhan Yalçındağ-Erkut Yüceoğlu-Fehmi Koru(Özel davetli)

Bu geniş listenin dışında şu ülkeler de Bilderber-İstanbul 2007’ye katıldılar; Finlandiya (5), Belçika (3), Kanada (3), Danimarka (3), Yunanistan (3), İrlanda (3), Norveç (3), Portekiz (2), İsviçre (2), İsrail (1). Parantez içindeki rakamlar katılımcı sayısını göstermektedir.

Yukarıdaki listeden işaretli isimler ve bilinmeyen İsrail temsilcisi Ali Babacan ve R.T.E. ve Aptullah Gül ile Ritz Carlton otelinde çapraz görüşmelerde bulundu.”Görüşmelerin ana başlıkları basına sızdığı kadarıyla 4 maddede yoğunlaştı.”(Akşam Gazetesi)

"Dünya Petrol fiyatlarının geleceği"
"ABD'nin Irak ve İran ve giderek Orta Doğu stratejisi"
"AB'nin Orta Doğu Stratejisi"
"Türkiye'nin seçim süreci, AB üyeliği,Ermeni Sorunu,Kürt Açılımı,Kıbrıs Sorunu" (Bu başlığın ortaya konuş ve çözüm süreci devam etmektedir)
Son dönemde yani, 2000li yıllardan bu yana Bilderberge katılan Türklerin hem sayısında hem de niteliğinde bir artış ve değişiklik olmaktadır. Özellikle benim görebildiğim kadarıyla, ekonomik mekanizmalarda önde gelenler ve medya önde gelenleri ağırlık taşımaya başlamıştır. Yani, devlet bakanı Ali Babacan arka arkaya iki kere katılmıştır Bilderberg toplantısına(yani ekonomi ağırlıklı anlamında). Bir çok radyo televizyon yöneticisi ve yazar Bilderberge katılmıştır. Sayılar artmaktadır adeta kafilelere dönüşmektedir. Yani bu da Bilderbergin Türkiye üzerindeki , daha doğrusu Türkiye nin Bilderberg üzerindeki önemi artmaktadır. Türkiye özel bir ilgi alanına girmişe benzemektedir. Dediğim gibi Türkiye açısından Bilderberg önemlidir. Bilderberg açısından da Türkiye önemlidir çünkü Türkiye Bilderberg planlarının tam merkezinde durmaktadır. Yine benim şahsi kanaatime göre, örneğin geçmişte Ecevit in hastalığı bahanesiyle yürütülen kampanya ve ardından o zamanki hükümetin siyasi ömrünün bitirilmesi operasyonu ve benim troyka komplosu dediğim olgu aslında bir Bilderberg operasyonudur. Yani Bilderberg gerektiğinde Türk siyasetine doğrudan müdahale edebilmektedir."
*”Dünyada hiçbir organizasyon bu katılımcıları bir araya getiremez”
F KORU:
Bilderberg böyle bir şey işte. Hazır bir araya gelmişken, sadece bir defalığına davet edilenlerin gözlerinden uzak buluşmalar düzenlemiyorlarsa, Bilderberg toplantılarının öyle fazlaca bir gizemi yok. Zaten örgüte gizem kazandıran da çekirdek kadro dışındakilerin de çağrıldıkları toplantılarda konuşulanlar değil, toplantılara katılanların kimliği… Kral, kraliçe, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan düzeyinde dünyanın dört bir köşesinden politikacılar, yüz milyarlara hükmeden işadamları, sanayiciler, bankerler, sigorta şirketi yöneticileri, medya baronları, uluslararası kurumların tepe noktasındakiler, diplomatlar, gazeteciler… Her biri bir gücü temsil ediyor bu insanların ve çekirdek kadroyu oluşturan 50’si her yıl bir araya geliyor… Bu bile korkutucu… Her yıl bir yerlerde meydana gelen sıra dışı gelişmelerin Bilderberg toplantısına bağlanmasına hiç şaşırmamalı. Bilmiyorum bir ayrıntı sizin de dikkatinizi çekti mi: Geçen yıl Bilderberg’e ben katılıyorum diye tonlarca mürekkep tüketildi gazetelerde; bu yıl Bilderberg toplantısı ülkemizde yapılıyor, gazetelerde fazla gürültü yok.Neden acaba?” ( NEVRA YARAÇ LAÇİNOK / METİN UNDER YENİ AKTÜEL DERGİSİ - SAYI 98)


"Buraya Bilderberg Konferansı'nı izlemeye geldiğinizi biliyoruz. Katılımcıların çoğu bile nerede yapılacağını bir hafta öncesine kadar haber alamazken, siz her toplantının yerini biliyorsunuz. İsim yapmış bir gazete için çalışmıyorsunuz. Üyelerimizi rahatsız eden makaleler yazıyorsunuz. ABD Kongresi'nin ve Kanada Parlamentosu'nun birçok üyesi, siz davetli olduklarını yazdıktan sonra yıllık toplantımıza katılmaktan vazgeçmek zorunda kaldı"*(Bir gizli servis elemanının 2003 yılında Fransa'da bu sözleri sarf ettiği kişi Kanadalı gazeteci Daniel Estulin. Gizli servislerce izlenmesinin nedeni dünyanın en gizli organizasyonu olan Bilderberg toplantılarını yıllardan beri takip etmesi ve gizli tutulmaya çalışılan pek çok karanlık noktayı gün ışığına çıkarması. Estulin,2007 yılında istanbul’da idi. Çünkü Bilderberg Konferansı'nın o yılki durağı İstanbul. April Yayınları tarafından "Bilderberg Kulübü" adıyla yayımlanan kitabında grubun iç yüzünü anlatan Estulin, Yeni Aktüel'e Bilderberg'in tarihi misyonu ve 31 Mayıs - 3 Haziran tarihleri arasında yapılacak İstanbul toplantısındaki olası gündem maddeleri hakkında çarpıcı iddialarda bulundu:)
Diğer bir ilgi çekici olay Irak Savaşı. 2002 Bilderberg toplantısında Avrupalı üyeler seçmenlerin tepkisinden çekindikleri için saldırının 2002 sonbaharından Mart 2003'e ertelenmesi konusunda ABD'lilerle anlaştı. Dünyanın bütün büyük gazeteleri savaşın 2002 sonbaharında yapılacağını yazarken biz Mart 2003'te başlayacağını söyledik. New York Times ya da Washington Post iseniz, toplantıya katılmışsanız ve savaşın tam tarihini biliyorsanız gazetecilik etiği gereği bunu yazmanız gerekir. Siz olsanız ne yapardınız?"
Medyaya bir sorusu daha var Estulin'in: "2005'te Bilderberg'e katılanlardan biri Hürriyet Gazetesi köşe yazarlarından Cüneyt Ülsever'di. Gazeteden, Bilderberg'le ilgili en ufak bir ses çıkmadı. Dünyanın en güçlü 120 kişisi, gizli servisler ve yerel polis tarafından korunan bir otelde dört gün boyunca toplanıyorsa buna bir özet olarak dahi gazetenizde yer vermez misiniz? Kısaca söylemek gerekirse işte bu Bilderberg'in gücüdür."
*Fehmi Koru vitrin makyajı!
Rockefeller ve Kissinger'dan örtülü onay aldı. Koru ne yazık ki eski kafalılar için kullanışlı bir isim ve bir vitrin makyajı olduğunun farkında değil. Tüm güçlü ve etkili Türkler oradadır. Kemal Derviş, Kemal Köprülü, Egemen Bağış ve Ümit Boyner vs."
Estulin, küçük veya orta büyüklükteki ülkelerden genellikle iki ya da üç kişi davet edilirken Türkiye'den geçen yıl yedi kişi katılmasını manidar buluyor ve ekliyor: "Bu sene bahse girerim ki Ali Babacan da katılacak.Türkiyenin geleceğinin konuşulacağı bu toplantıya katılmazsa çok şaşıracağım. Gözlerinizi toplantıya dikin ve kimlerin tekrar çağrıldığına ve kimlerin bir köşeye atıldığına bakın.


*Kendini Bilderberg'e adayan az sayıdaki araştırmacıdan İngiliz gazeteci Tony Gosling ise bu konuda şu yorumu yapıyor: "Eğer umut vaat eden yeni bir muhalefet ya da cumhurbaşkanı adayınız varsa, mutlaka orada olacaktır!.Bu gün Türkiye’nin gelecek tarihinin tekrar yazılacağı gün olacaktır"

*Bilderberg toplantılarında alınan kararların ne olduğunu bilmiyoruz.Uzmanların yaptığı yorumlar neticesinde ancak tahmin edebiliyoruz.Kesinlikle alınan kararların Siyonizmin planları doğrultusunda alındığını ve o günden bu yana ülkemizde yaşanan olayların bu planların bir parçası olduğunu düşünüyorum.”


*“Türkiye'nin seçim süreci, AB üyeliği,Ermeni Sorunu,Kürt Açılımı,Kıbrıs Sorunu”Bu başlıkları inceleyelim:"

Seçim Süreci
“Bilindiği gibi seçim sürecinden AKP güç kaybederek çıkmış gibi gözüksede “Cumhur Başkanlığı”oldukça iyi bir kazanımdır.Seçimde başarı kazandığı illere baktığımızda özellikle Doğu ve Güney doğuda siyonizmin genişleme haritasıyla bir paralellik açıkça görülebilir.DTP ile yaşanan sıcak birliktelikte buna eklenince harita neredeyse tamamlanır”
AB Üyeliği
“Bu konuda hiçbir gelişme olmamasıda gelişmelerin bu başlıkla maskelendiğini gösterir.”Yani yapılanlar aslında ülkenin AB uyum süreci dahilindedir”denmek istenmektedir. (Yerseniz)"

Ermeni Sorunu
Bu konu direk olarak yazdığımız konuyla bağdaştırılması çok zor bir konudur.Anlaşılabilmesi için ayrı bir başlıkta incelenmesi gerekir.Şimdilik bilinmesinde fayda olan kısmı”Bu sorunun sürekli kaşınmasında ve gündemde tutulmasında Siyonizm’in hem çabası hemde çıkarları vardır”Neticede güney doğu bölgesi operasyonu tamamlanmış sıra Doğu Anadoluya gelmiştir…
Haber: 'Ermenistan ile protokol imzalandı.
İki aya kalmaz sınırlar kalkacak.'

HER ŞEY 1998 YILININ SONLARINDA İSRAİL CUMHURBAŞKANI EZER WEİZMAN’ IN TÜRKİYE’ YE GELMESİYLE BAŞLADI
GAP ‘bölgesinde ki yatırımlar ve şirketler
*MAN (Mardin Enerji) - Almanya - Enerji ve Doğalgaz - Mardin
*Özhan Kimya - İtalya - Deterjan - Mardin
*Sanex - Bulgaristan - Ticaret - Mardin
*Bizaf - Irak - Ticaret - Mardin
*Ms Jordan - Irak - Ticaret - Mardin
*Lazer (Hasbab ort) - İtalya - Tekstil Mak. - Diyarbakır ?
*Rama - Suriye - Meyan kök ürt. - Gaziantep
*Nanhttan - İsrail - Tekstil - Adıyaman
*Naan - İsrail - Sulama sist.paz. - GAP
*Netafim - İsrail - Sulama sist.paz. - GAP
*ABD firması ve Türk ort - ABD - İçme suyu,Tarım - Şanlıurfa
*İsrail Firması ve Türk ort. - İsrail - Sitrik asit - Adıyaman
*ABD-İsveç-Türkiye - ABD- İsveç - Tarım sektörü - Adıyaman
*NVT Perenco - ABD - Petrol arama - Diyarbakır ?
*ALAADDIN MIDDLEEST- ABD - Petrol arama - Adıyaman-Diyarbakır ?
*DOWELL SCHLUMBERGER - Almanya - Petrol- Yan Hizmet - Diyarbakır
*GI - ABD - Petrol arama - Adıyaman?
*Merhav - İsrail - Tarım - Sulama - GAP
*KOÇ-ATA(İsrailli müh.ler) - ? - Süt-Besi - Şanlıurfa
*Alarko- İsrail - Tarım teknoparkı - GAP
*SUBOR - ABD-İsrail - Boru üretim - Şanlıurfa
*ASHTROM - İsrail - Sulama - Şanlıurfa
*SOLEH - İsrail - Sulama - Şanlıurfa
*BONEH - İsrail - Sulama - Şanlıurfa
*TALAH - İsrail - Sulama - Şanlıurfa
*T-E (yer altı kaynaklarını analiz eden firmadır) - İsrail - Sulama-projesi - Şanlıurfa


GAP PROJESİNDE İHALE ALANLAR
MERIT INTERNATIONAL INC - İSRAİL
BERTI-BRUDO-JAKOP BEHAR - İSRAİL
ZINKAL - İSRAİL
ARAT LTD - İSRAİL
PAL – YAL, MERAZ - İSRAİL
SORTEL B.V. - HOLLANDA
KOÇ HOLDING - SUMITOMO - TÜRKİYE-JAPONYA


Peki ne yapılmaya çalışılıyor :
"Avrupa birliği komisyonu tarafından açıklanan 6 Ekim tarihli raporun 9’uncu sayfasında "
“Su, önümüzdeki yıllarda giderek stratejik bir konu olacak ve Türkiye’nin (AB) üyesi olması sonucu, su kaynaklarıyla Dicle ve Fırat üzerindeki barajlar ile sulama tesislerinin uluslararası yönetimi ( çok uluslu bir şekilde yönetilmesi ) beklenebilir ve bu AB için bir büyük meseledir".
(Aynı sayfada çok uluslu yönetimde olacak ülkelerin arasında AB üyesi olmayan İSRAİL’ in olması da gerçek niyetleri ortaya koyuyor.)Doğrudan 'Türkiye Kürdistanı' yapamadıkları bölge 'SERBEST BÖLGE' adı altında Türkiye'den kopartılacak..."
*"22 Eylül 2005 tarihinde International Herald Tirbune gazetesinde açık bir mektup yayınlandı. Tam sayfalık bu ilanın muhatabı T.C. Devleti’nin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan’dı. Mektup’ta “Sayın Başbakan sizi yanıltanlar var, gerçekte olay BM’nin 1948’de kabul ettiği Convention’a uygun tam bir genocide’dir -6. Madde-. Hitler tarafından gerçekleştirilen Holocaust’tan önceki ilk soykırımdır. Bunun kabullenilmesi gerekir” denilmiştir. Bu açık mektubu yazanlar Israel Charny ve ekibidir.(İlanı ve metni Yahudi Holocaust Araştırmaları Merkezi hazırlamış, bedelini Paris’teki Ermeni Komitesi ödemiştir.) İlginçtir ki bu açık mektupta Ermeni iddialarını araştırdıklarını ve bunun tam bir “genocide olduğuna karar verdiklerini belirten Israel Charny, nedense öldürülen Ermeni sayısını sadece 1.000.000 ile sınırlı tutmuştur. Aynı şekilde Eylül 2005’de Ermeni iddialarıyla ilgili yıllarda süren araştırmalarını nihayet tamamladıklarını ileri süren bir başka üniversite ve onun “soykırım araştırmaları merkezi ise öldürülen Ermeni sayısını 2.000.000 olarak açıklamıştır .

“Genocide kavramı 1948’de BM’de kabul edildi (United Nations Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide). ABD ise 1948’de imzaladığı Convention’u 1983’e kadar onaylamadı. O yıl içinde bazı şerhler koyarak onayladı ve BM’ye gönderdi. Dikkat edilirse 1983 yılında ABD’nin bu Convention’u onaylamasından hemen sonra Ermeni-ASALA terörü bıçakla kesilmiş gibi durduruldu, yerine kaim olmak üzere PKK terörü başlatıldı.. Hangi bölgelerde; Ermeni iddialarına göre “Eski Büyük Ermenistan’a Ait Topraklarda!”
"Ermeni soykırım iddiaları Türkiye’yi yeni kurulan Ermenistan devletine “haraç ödetmek amacıyla ortaya atılmış, hiçbir tarihsel gerçekliği olmayan, tamamen sanal ve yapay bir şantaj olayıdır”. Açık Mektubun yazarı Israel Charny boşuna “Siz de Almanya’nın yaptığını yapın, soykırımı kabullenin "diye yazmamış. Böyle kasıtlı akıl hocalarının isteklerine uyup “soykırım yalanı kabul edilirse, ondan sonra yıllar sürecek tazminatlar ve sonrasında toprak talepleri gelir."

”Bırakalım Ermeniler ve Kürtler o toprakları paylaşsınlar.Anadolu Kürt devleti kurulduktan sonra onların elinden o toprakları almak Türklerin elinden almaktan çok daha basit olur”(Jarüssalem post 10.Eylül 1985)


ARZ-I MEVUD(Vaat Edilmiş Topraklar)
Olayların seyrine kronolojik bir bakış...
*1983 yılında Bürüksel’de bir basın toplantısı düzenleyen dönemin İsrail Dışişleri Bakanı İzhak Şamir, Türkiye’yi ‘Kürdistan’ı işgal altında tutan devletlerden biri’ olmakla suçladı ve “İşgalci devletler yüzünden Kürthalkının bağımsızlık mücadelesi bir türlü sonuçlanmıyor” dedi
*1993’te Amerika’da Barzani’nin fotoğrafı altında bir Nevruz kutlaması gerçekleştirildi. Bu kutlamaya katılan özel birisi vardı: Yahudi Lobisinin en güçlü örgütü olan ve Başbakan Erdoğan’a “Cesaret Madalyası” veren AIPAC’in eski direktörü Moris Amatay. O Nevruz kutlamasında Amatay;Siyonistler ile Kürtlerin ilişkisini şu şekilde anlatmıştı: “Ortadoğu
Coğrafyasının dinamikleri ele alındığında görülüyor ki; Yahudiler ve Kürtler, Arap olmayan bir millet olarak, Araplar tarafından çevrilmişlerdir.Ortadoğu’nun yapısına zıt bu iki unsurdan Yahudiler bağımsızdır ama Kürtler değildir. Yahudi toplumu Ortadoğu’da Kürtlerin doğal ittifakçısıdır.”
*Yahudi yazar Kevin Brook ise; Yahudi Kürtler vasıtasıyla K. Irak topraklarını sahiplenmek amacıyla bu ittifakı bir adım ileri götürüp“Kürtler ile Yahudilerin genetik olarak akraba olduğu” iddiasında dahi bulunmuştur.(Burada yazımızın birinci bölümünü bir hatırlayalım,Falaşalar)
"İsrail’in Kürtlere sempati beslemesinin, ırksal olarak kardeş olduklarını dahi dile getirmesinin, bağımsız bir devleti hak ettiklerini düşünmesinin sebebi, kendilerinin de çok zor şartlarda bir Yahudi devleti kurmaları olmadığı açıktır. İsrail’in Kürt sevdasının nedeni; Kürt nüfusu kullanarak belli bir takım isteklerini “Maşa” vasıtasıyla elde etmektir. Bakınız:
Gazeteci Turan Yavuz; İsrail gizli servisi MOSSAD’ın Kürtlere 1958’lerden beri destek olduğunu belirtiyor. Bu desteğin nedenini Yavuz şu şekilde dile getirmiş: “Ortadoğu’daki İsrail’in güvenliğini ilgilendiren en önemli alanlardan biri “Su”. Su kaynaklarının üzerinde bir Kürt devletinin kurulması; İsrail’e yönlendireceği yeni bir kart sunacaktır.”

Şimon Perez; Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde tek nedenin petrol olmadığını, belki petrolden çok daha önemli olan şeyin “Su” olduğunu “Yeni Ortadoğu ve Uzun Bir Yol” adlı kitabında açıkça ifade etmiştir. Kitabında Fırat ve Dicle’den “Yaşam dolu sular” diye bahseden Perez; “Ortadoğu’daki suların herkese ait olduğunu ve su için gerekirse savaşılabileceğini”yazmıştır.
*Bush hükümetinde Amerika’nın Irak Özel Temsilcisi olan David Satterfield ise, su konusundaki düşüncelerini şöyle açıklıyor: “İsrail, Ürdün, Batı Şeria ve Gazze sürekli su sıkıntısı içinde. Nüfus artışı ve ileride görülecek ekonomik gelişmeler, bu bölgenin su kaynakları üzerinde daha geniş bir bölüşme baskısı yaratacaktır”
"Büyük Ortadoğu Projesi söylendiği gibi bölgeye, demokrasi ve insan hakları götürmek için değil; Ortadoğu’da petrolle beraber su kaynaklarının da Amerika ve İsrail lehine şekillendirilmesini sağlamak için yürürlüğe konmuştur. Gördüğünüz gibi BOP; öyle bir kaç yıllık bir düşüncenin ürünü de değildir."

*1975 yılında Mesut Barzani’ nin babası Molla Mustafa Barzani, Washington’a bir mektup yazmış ve “Kürdistan” ismiyle Amerikanın 51. eyaleti olmak istediklerini belirtmiştir. Bunun için Amerika’nın destek ve himayesine ihtiyaç duyduklarını şayet Amerikan yardımı sağlanırsa, Kerkük’teki petrol merkezlerini ele geçirebilecek kadar güçleneceklerini ve bu petrollerin idaresini Amerikan şirketlerine bırakacaklarını taahhüt etmiştir. Amerika kendisinden “Gelin bizi yönetin” diye yardım isteyen Barzanileri “Sömürge Valisi” olarak kullanmak için İsrail’i görevlendirmiştir. Baba Barzani’nin ilk eşinden olan Ubeydullah Barzani; Saddam’a sığınmış ve "babası ile üvey kardeşi Mesut’un İsrail ile işbirliği yaptığını, İsrailli subayların K.Irak’ta Kürtleri eğittiğini, Irak devletine karşı düzenlenen tüm saldırıların İsrail ile birlikte babası tarafından planlandığını”anlatmıştır.


"2004 yılında ise Lübnan’da yayınlanan Müstakbel Gazetesinde şu haberle karşılaşıyoruz: “Aralık 2003 sonunda, MOSSAD ile Barzani ve Talabani arasında gizli bir komando birliği kurulması konusunda anlaşma sağlandı. KDP(Kürdistan Demokrat Partisi)’den Hüseyin Sancari (Barzani’nin sağ kolu olarak biliniyor) ve KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği)’den Serkut Resul Ali, toplam 60 kişilik bir ekip kurdular. Birliğe Kürt asıllı İsrail Albayı komuta edecek. Bu birliğe Mam Rişe Birliği adı verildi. Ocak 2004 sonunda birlik bir Amerikan askeri uçağıyla Natanya şehrine intikal ettirildi. Uçuş Kerkük’ten gerçekleştirildi. 45 günlük yoğun bir kurs dönemi geçirdiler.MOSSAD Başkanı Meir Dagan kursiyerlerle bizzat ilgilendi. Kursta, suikast,adam kaçırma, patlayıcı yerleştirme gibi dersler aldılar. Mart 2004 sonunda


bölgeye döndüler. 10’ar kişilik gruplar halinde çalışmalara başladılar. Her gurubun başında bir MOSSAD subayı vardı, bu subaylardan 4’ü Kürt asıllı ve Arapça ile Kürtçe’yi çok iyi konuşurlar. Bağdat, Musul, Kerkük, Basra,Necef, Kerbela, Nasıriye ve Ramadi’de karargahları var.”


"Görüldüğü gibi bugün oğul Barzani, babasının hayalini Amerika ve İsrail’in desteği ile gerçekleştirmiştir. K. Irak’ta; Anayasalarında Türkiye Cumhuriyeti topraklarını da kapsayan Sevr Anlaşmasının 62. 63. ve 64.maddelerini olduğu gibi barındıran Barzani önderliğinde Kürdistan Federe Devleti kurulmuştur.Yalnız bu Kürtlerin düşündüğü gibi “Bağımsız bir Kürdistan” değildir. Aksine Amerika ve İsrail’e tam bağımlılıktır, petrol ve su konusunda Amerika ve İsrail’e bekçiliktir. Barzaniler; yıllardır hayalini kurdukları “Amerika’nın eyaleti olma, sömürgesi olma” isteğine kavuşmuştur.Amerika ve İsrail ise; K. Irak petrolünün ülkemiz topraklarından Amerika’nın inisiyatifinde dağıtılması hayalini gerçeğe dönüştürmüştür."


"Petrol konusunda 1975 yılından bu yana söz konusu üçlü tarafından sürdürülen çalışmalar, binlerce masum insanın katledilmesine neden olmuş ama sonuçta semeresi alınmaya başlanmıştır. Şimdi sıra “Gerekirse savaşırız” diyecek kadar önem verilen “Su” sorununa gelmiştir.
*2009’un Mayıs ayında İsrail Büyükelçisi Levi; Şanlıurfa’ya bir ziyarette bulundu ve “Biz küçüklüğümüzden beri nereden geldiğimizi ve tarihimizi biliyoruz. Bu topraklar bizim için önemli” dedi. Söz konusu topraklar; Arzı Mev’ud yani Fırat ve Dicle arasında kalan havzadan ibarettir. Bu toprakların Büyükelçinin dediği gibi Yahudiler için önemi büyüktür ve İsrail denetimine geçmesi gerekmektedir. (Ne dersiniz mayınlı arazinin temizliği konusunun perde arkasında İsrail’in olması, coğrafi açıdan ele alındığında İsrail lehine “Su sorunu”nun en azından 49 yıllığına çözülmesi anlamına gelmiyormu?")

“Gördüğünüz gibi söz konusu bölgede mayınlardan çok daha tehlikeli ve savaş sebebi olabilecek bir tuzak vardır. “Su tuzağı.”Mayınlı arazinin temizleme işi İsrail destekli bir şirkete verilirse Siyonistler; savaşmayı dahi göze alacaklarını en yetkili ağızdan dile getirdikleri “Su”ya ne yazık ki tek bir kurşun bile atmadan sahip olacaklardır.”
Bu aşamadada bir Kürtçülük hareketine bakalım:
NOT:"Biliyorum bu yazıdan çok sıkıldınız.Oldukça uzun ve paranoyalarla ve komplo teorileriyle gelişiyor.Sizlerden bir yazılık daha müsade istiyorum...
Gelecek bölüm:Kürtçülük hareketi ve Müstakbel hükümetimizin Katkıları neticesinde varılan nokta...
Siyonizm ve MARDUK(kel alaka:)
not:1-2-3-4 NUMARALI YAZILARI OKUYUNUZ

Hiç yorum yok: