"Dağları delen,göklerde uçan,gözle görülmeyen yıldızlara kadar her şeyi gören,aydınlatan,inceleyen uygarlığın kudretli ve ulvi ışığı karşısında,orta çağ zihniyetiyle ve ilkel inançlarla yürümeye çalışan milletler mahvolmaya veya en azından esir ve ziyan olmaya mahkumdurlar" M.K.ATATÜRK 1946 yılında 6.yüzyılda kurulmuş olan st.Caterina adlı ortodoks manastırını ziyaret edenler rahiplerin hiçbirinin 2.dünya savaşından haberlerinin olmadığını 1.dünya savaşını ise çok azının bildiğini hayretle görmüşlerdir...Bilinen tüm tarih içinde Hz.İsa döneminde yaşanan tarihi olaylar hakkında yazılan ilk belge,bir İngiliz eğitimcisi olan Bede tarafından MS 700 yılında yani İsa'dan 700 yıl sonra yazıldı... HYPATİAArkadaşlar sanırım bu ismi pek bilenimiz yoktur,yada tarihin tozlu sayfalarında anılmaya dahi değmez biri olduğunu düşünmüşüzdür.Oysa Hypatiya gericiliğin ve ilkelliğin ilk kurbanı İskenderiye'nin çağlar ötesi bir düşünürüydü....Adı HYPATİA idi.İskenderiye kitaplığından saçılan aydınlığın son ışığıydı o.Onun paramparça edilerek öldürülüşü,kuruluşundan 700 yıl sonra kitaplığın yokedilişiyle ilgilidir...Kadınların elinde çok az olanakların bulunduğu ve onlara eşya gözüyle bakıldığı bir dönemde,Hypatia serbestçe ve kurallara aldırış etmeden dolaşırdı.Her yönden çok güzel bir kadın olduğu ve peşinden koşan çok erkek olmasına rağmen hiç evlenmediği biliniyor.Yaşadığı dönemde Hristiyan kilisesi yeni doğmuştu; gücünü kökleştirerek putperestliğin etkisini ve kültürünü silmeye çalışıyordu.Hypatia bu köklü sosyal güçlerin patlama noktasında dedantör rolündeydi.Baş piskopos Cyril,Hypatia'nın Romalı valiyle yakın dostluğunu,bilgisini,öğrenimini ve bilimin simgesi olmasını hazmedemiyordu.Bilimin putperestlikle eş değer tutulması nedeniylede ondan nefret ediyordu.Hypatia yaşamının tehlikede olduğunu biliyordu ama öğretilerini yaymaya devam etti.415'te yolda kıstırıldı,elbiseleri parçalandı ve katiller ellerindeki deniz kabuklarıyla Hypatia'nın etlerini kemiklerinden kazıdılar,kalıntısı yakıldı,eserleri yok edildi ve adı unutuldu.Cyril'e ise azizlik payesi verildi.Hypatia'nın öldürülmesinden sonra kitaplığın son kalıntıları da yok edildi.Bu olayla tüm uygarlık,belleğinin,keşif ve icatlarının,düşünce ve ihtiraslarının büyük bir bölümünü yitirdi.Yakılıp,yıkılan yapıtların bazılarının bölük pörçük ancak başlıklarını ve bazı yazarlarının adlarını biliyoruz.Kayıp çok büyüktü...Sophocles'in 123 yapıtından günümüze sadece yedisi gelebildi.O görkemli kitaplıktan günümüze tek bir kağıt tomarı bile kalmadı.İşte bu yüzden İskenderiye öncesinin binlerce yıllık büyük Mısır uygarlığını bilen ve değerini anlayanda azdır.Geçmişle bağlarımız çok zayıf ve ince...Geçmişimizi ne denli az biliyoruz.Hayret edilecek bir durum...Kozmik evrimin kanıtları İskenderiye kütüphanesindeki papirüs tomarlarından daha kötü silinip süpürülmüştür.Bizler bize dikte ettirilen,ezberletilen bir takım hurafelerin ve uygulayıcılarının elinde kukla olmaya mahkum edilmiş yaratıklar değiliz.Bizler yeni çağın yazıcıları ve öncüleri olmalı,bilimin doğru s.aydığının dışında doğru aramamalıyız.Biz bu küçük gezegenimizde nadir fakat tehlikeli bir türüz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder